Giriş - İletişim


 
 
 
 
 


                           KALORİFER HİKAYELERİ

 

REYHAN  ERİŞKİN;
Yıl 1977 veya 78.  Dernek odasının karşısındaki kalorifer peteklerinin üzerinde oturuyordum. Bir de sigara yakmışım ki deymeyin keyfime. Etrafta kimseler yok. Sadece dernek odasında birkaç arkadaş var.
Birden bir bağırtı ile kendime geldim. Bedros ( Bedri Gürsoy) elinde bir tahta cetvel, cetveli yüzüme doğru sallıyor. Bir yandan da bağırıyor. Ne olduğunu anlayamadım ve hala sigara içmekteyim. Meğer beni derse sokmaya çalışıyormuş. Üzerime alınmadıkça iyice sinirlenmiş. Büyük anfi de, bayağı kalabalık Maliye politikası dersleri olurmuş. Ben o derslere hiç girmedim. O gün Bedros çok uğraştı ama olmadı.

 

       
SİNAN  KASIMOĞLU;
Sıkıyönetim yılları, 78-79. Okul içerisinde dernek yönetimi, bilgisi dışında bildiri dağıtılmasına izin vermiyordu. Bildiri dağıtacak gruplar önce dernek yönetimine bilgi vermek zorundaydılar. Amaç, herkesin her zaman istediğini yapmaması ve grup -ların birbirleriyle kavgalarının önlenmesiydi.
Kış aylarından bir gün dışarıdan gelmiş ve tek başıma KALORİFER  üzerinde oturuyordum. Aydınlıkçılar denilen grubun başlarında F.Y olmak üzere kütüphaneden salona gelen koridorda bildiri dağıttıklarını gördüm. ( Sadece onlar bizden izin almadan bildiri dağıtırlardı) Koşarak yanlarına gidip,  dağıtmalarına engel olmak istedim. Onlar  da “Sana ne oluyor” diyerek bana müdahale ettiler. Meydana gelen itişme, kakışma (!) esnasında gözlüğümün çerçevesi kırıldı.
Israrlı bir şekilde kırılan gözlüğümün bedelini talep ettim. Ciddi, ,ciddi o radyatör-lerin önünde konuştuk. “Siz izinsiz bildiri dağıttığınız için gözlüğümün çerçevesi kırıldı” dedim. Onlar da “ Müdahale ettiğin için kırıldı” dediler. Sonunda, gözlüğümün bedelini ödediler, ben de teşekkür ettim.
Kalorifer hikayeleri uzayacak sanırım. Çünkü o KALORİFER  SBF-DER in bir parçasıdır.

MEHMET UYSAL;
“Üssü mizan” denilen bir sınıf geçme usulümüz vardı. Sanırım bu sistem 1975-76 öğretim yılında kaldırıldı. Bu sisteme göre, sınıf geçebilmek için bütün derslerden asgari beş almamız ve notlarımızın ortalamasının da ( yabancı dil dışında) yedi olması gerekiyordu. Haziranda yediyi tutturamazsanız beşin altında not aldığınız tüm dersler- den Eylül’de sınava girerdiniz, yine olmazsa bütün derslerden sınıfta kalmış sayılırdı-nız. Üssü mizanı tutturamayacağını tahmin eden öğrenciler, nazlarının geçtiği hocalar- dan notlarının yükseltilmesini talep ederlerdi. Bu hocalarımızdan biriside Bedri Gürsoy idi. Bedri hoca öğrenci taleplerinin ardı, arkası kesilmeyince şöyle bir  yöntem bulmuş; Bol miktarda küçük parçalar halinde kartonlar keserek, üzerlerine 8, 9, 10 gibi rakamlar yazmış ve bunları cebine doldurmuş. Öğrenci gelipte Hocam üssü mizanı tutturmam için bana sekiz lazım” dediğinde, hemen elini cebine atıp, ufak karton parçacıklarını çıkarıp, karıştırıp üzerinde “8” yazılı olanı bulup “ Buyur oğlum, kızım sana sekiz” diyerek öğrenciye uzatırmış. Tabi ne yapacağını bilemeyen öğrencinin şaşkınlığını ve hali pür melalini anlatmaya gerek yok.
Bedri hocanın öğrencileri derse sokmak gibi bir takıntısı vardı. Dışarıda öğrencileri görse hemen ellerini sallayarak yaklaşıp  “ Ders severler haydi bakim derse  haydi” der-di. Bir gün bir grup arkadaş ile kaloriferin üzerinde otururken, uzaktan Bedri Hoca gö-ründü ve yanımıza yaklaşarak her zamanki gibi bizi derse davet etti. Biz oralı olmayın -ca Mennan Evren arkadaşa yaklaşarak “ Senin numaran kaç söyle bakayım “ dedi. Mennan  “Yüz”  diye cevap verdi  ve Hoca da kalem kağıt çıkarıp numarayı kaydedip, uzaklaştı. Tabii biz o zamana kadar kendimizi zor tuttuk ve hoca gittikten sonra gül- metken kasıklarımız ağrıdı.

KUMRU  BAŞER
Kalorifer anıları canlandı gözümün önünde….. Kalorifer peteklerinin sürekli müdavimleri yok muydu? Örneğin Erhan’ı hep belli bir kalorifer peteğine yapışmış olarak hatırlıyorum.

ERHAN  BULDANLI;
Ne üşürdüm ama… Benimde bir kalorifer peteğim vardı. Güzel günler dün gibi… Ne çok zaman geçmiş oysa, otuz yıl…

YUNUS ISIN;
Kalorifer bizlerin “ Mülki” ya da “ Siyasi” bir ortak değeri olacak herhalde. Sizlere bir kalorifer hikayesi de ben anlatayım.
1975 yılında boykota başladığımızda Şubat ayındaydık ve Ankara’da çok soğuk bir hava vardı. – 10,-15 derece soğukta okulun etrafında dolaşıyorduk. O soğukta en çok 15- 20 dakika dışarıda kalına biliniyordu. Arkadaşlarımız sırayla okula veya yurtlara gi-dip kalorifer peteklerine yapışıyor, biraz ısındıktan sonra tekrar dışarıya geliyorlardı. Boykot’ la ilgili olarak öğretim üyeleri ile yapılan görüşmelerde de ilginç diyaloglar yaşanıyordu. Geçen hafta boykot sırasında  Muammer Aksoy, Tuncer Bulutay, İsmail Türk hocalarla yaptığımız konuşmaları ve olayları düşünürken, Şeref Gözübüyük aklı-  ma geldi.  “Hukukun Temel Kavramları ve Kurumları “ dersimize gelmişti. Bizlere boykot gerekçelerimizin haklı olduğunu ve Fakülte Kurulunda taleplerimizi destekleyeceğini söyledi.  Açıkçası bizi destekleyeceğini beklemiyorduk.  Bugün gazetelerde Şeref Gözübüyük Hocamızın ölüm ilanını gördüm. Şeref hocamız, bizlere hukuk formasyonunun temellerini  öğreten, bugün birçok konuda bizlerin sağlıklı kararlar vermemizde öğrettiklerinin büyük katkısı olan önemli bir  Bilim Adamı ve Hukukçu idi. Saygıyla anıyorum.

KUMRU BAŞER;
Mamaklılar hatırlayacak… Yarım ekmekler alınır, arasına Sana yağı sürülüp peynir koyduktan sonra bir güzel naylon torbalara sarılır ve sabah bir saat süreyle yanan kalo-rifer peteğinin dilimleri arasına yerleştirilir. Çıtır, çıtır olur, peynirleri erir hafif. Dem-likle gelen çayla birlikte, mahmur tutuklulara sıcak, sıcak servis yapılır. Tadına doyum olmaz.

ORHAN KICIMAN;
Yıl 1979. aylardan Ocak veya Şubat. SBF-DER  odasının karşısındaki radyatörün üstünde konumlanmış diyalektik dönüşümleri izlerken, derslere giren bazı arkadaşlar Prof. Aydın Yalçın’ın Sınıfta ders anlatırken ABD Emperyalizmini ve faşist rejim uy-gulamalarını övücü değerlendirmeler yaptığı bilgisini bize ulaştırır.
Kendi aramızda yapılan değerlendirmeler sonrası hocanın programa göre izleyen haftadaki ilk dersine girilecek, gerekli lisanla durum protesto edilecektir.
Söz konusu gün, grubumuz üyelerinin büyük çoğunluğunun bildiği “KIRMIZI  MURAT” ın beni okula ulaştırması 1- 2 saat gecikir.
Okula vardığımda olağan olmayan bir şeylerin olduğu, soğuk ve karlı havaya rağmen bahçedeki kalabalıktan bellidir.
Sabah ilk derste yerini alan Köksal, hocaya uygun lisan ile karşı çıkmış, bunun  üzerine belki de mülkiye tarihinde ilk kez bir hoca okulda görev yapan polisleri sınıfa çağırarak, öğrencisini “ Eğitim özgürlüğünü engellemek” suçlamasıyla polise teslim etmiştir.
Sevgili Köksal, yedi ay Mamak’ da tutuklu kalmış, daha sonra da eğitimini İst. Üniversitesi SBF de tamamlamış, SBF-DER in kararı ile o dönemdeki Aydın Yalçın’ın bütün dersleri yine belki de mülkiye tarihinde ilk kez boykot edilmiş, sayılarının üç veya dört olduğunu hatırladığım aydınlıkçı arkadaşların boykotu kırma girişimleri dö-nem boyunca sürmüştür.


 



Üye Girişi
Üye - Parola

Haberler
-12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında
-darbelere karşı eylül etkinlikleri başladı
-13 Haziran Ankara Buluşması
-PANEL : Seçimleri Okumak
-150. YILDA SBF<d>DER ETKİNLİKLERİ
Tüm Haberler

Yazarlar
Hasan Hüseyin Özkan
Murat Utkucu
Yunus Işın
Sinan Kasımoğlu
Kumru Başer
Osman Akınhay
Mehmet Ay
Fikret Yakar
İshak Kocabıyık
Handan Koç
Gülseren Karaçizmeli


SBFDER Web © 2008. Her Hakkı Saklıdır. Ana Sayfa |  Hakkımızda |  Fotoğraflar |  Yaşattıklarımız |  Yazılar
Sanat Galerisi |  SBF<d>DER |  Haberler |  Üyeler |  Linkler |  İletişim