Giriş - İletişim


 
 
 
 
 



12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında;

  • 700 kişinin idamı istendi, 50 kişi idam edildi,
  • Askeri yönetimde, gözaltında ya da hapishanelerde, işkence vb. yöntemlerle ölüm sayısı 229 oldu,
  • 650 bin kişi gözaltına alındı,230 bin kişi yargılandı,
  • 1 milyon 683 kişi fişlendi,
  • 141, 142 ve 163. maddelerden 71 bin kişi, yasadışı örgüt üyesi olma iddiasıyla da 98.404 kişi yargılandı.

Bu kanlı bilançosu ile 12 Eylül faşizmi, ülkemiz açısından iki önemli gelişmenin önünü açmıştır. Bunlardan birincisi, toplumsal muhalefet nedeniyle uygulanamayan neo-liberal dönüşümün Türkiye ayağının darbe iradesiyle gerçekleştirilmesidir. İkincisi ise, yükselen gençlik ve emek hareketine karşı, 12 Mart darbesinin mimarları tarafından geliştirilen ırkçı-milliyetçi ve gerici-dinci nesiller yetiştirme projesinin uygulamaya konmasıdır. Devletin resmi ideolojisi haline getirilen Türk-İslam sentezi doğrultusunda din dersleri zorunlu hale getirilmiş, Kur’an kursları ve imam hatip okulları alabildiğine yaygınlaştırılmış, imam hatip mezunlarının üniversiteye girişi kolaylaştırılmış, imam- hatip olmaları olanaksız olduğu halde kız öğrenciler bu okullara alınmış, tarikat örgütlenmelerinin önü açılarak toplumsal yapı adım adım dinselleştirilmiştir. Neo-liberal ekonomi politikaları ile yoksullaştırlan/yoksunlaştırılan, umutsuzluğa itilen, kimliksizleştirilen bireyler ve toplumsal kesimler cemaatler ve tarikat eliyle kontrol altına alınmıştır.

Bu süreç doğru okunduğunda, bugünkü siyasal iktidarın önünün bilinçli ve adım adım açıldığı da ortaya çıkmaktadır. Temelleri 12 Eylül öncesinde atılan, 24 Ocak kararları adıyla IMF/Dünya Bankası programı olarak ilan edilen ve uygulanması ancak 12 Eylül darbesinin askeri baskı yöntemleriyle sağlanabilen neo-liberal ekonomi politikalarının bugünkü iktidar eliyle sürdürülmesi bu açıdan doğaldır ve süreçteki kesintisizliğin kanıtıdır. Özetle, AKP iktidarı, 12 Eylül rejiminin sürekliliğinin bugünkü somut ifadesidir. Ekonomik anlamda neo-liberal, siyasal anlamda otoriter ve toplumsal anlamda da pederşahi ve gerici olarak nitelenebilecek olan siyasal iktidarın, 12 Eylül ile birlikte başlayan dönüşümün sürdürücüsü olarak, 12 Eylül darbesi, onun hukuku ve anayasasıyla hesaplaşma iradesine sahip olması yapısal olarak olanaksızdır. 12 Eylül’ün baş mimarının Çankaya Köşkünde ağırlanması bu anlamda bir tesadüf değil, kefaretin ödenmesidir.

12 Eylül darbesinin yukarıda sadece bir bölümünü sayabildiğimiz suçları birer istatistikten ibaret değildir. Bunlar Türkiye’ye, yurttaşlarımıza ve insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Bu nedenle, bu suçların zaman aşımından yararlandırılması düşünülemez. Gerçekten demokratik bir Türkiye’nin kurulması için Anayasanın geçici 15. maddesi derhal yürürlükten kaldırılmalı, darbenin sorumluları ve uygulayıcıları yargı önüne çıkarılmalıdır. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, diktatörler er ya da geç yargılanmış, yaptıklarının hesabını vermişlerdir. Türkiye, kendi darbecileriyle hesaplaşamayan ülke olma ayıbından kurtarılmalıdır. 12 Eylül darbesinin toplumun üstüne karabasan gibi çöken uygulamaları ve hukuku ile hesaplaşılmadan yürütülen sivil anayasa, darbelere ve derin devlete karşı olma, kürt açılımı, alevi açılımı gibi demokratikleşme tartışma ve iddialarının içi boş ve samimiyetsizdir. Mülkiye Topluluğu, eşit, özgür ve kardeşçe yaşamın mimarlarının, emekten, demokrasiden ve barıştan yana toplumsal güçler olduğunun bilincindedir. Demokratik ve sosyal anayasa, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü, Alevilerin ve diğer inanç sahiplerinin eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşadıkları demokratik-laik Türkiye ancak bu toplumsal güçlerin iş ve güç birliğiyle kurulabilir. Kendisini bu toplumsal güçler içinde tanımlayan Mülkiyeliler Birliği darbelere, gericiliğe ve neo-liberalizme karşı tüm gücüyle mücadeleye devam edecektir.

Elbette ki, Faşist darbenin tüm ülkede yarattığı kıyım ve felaketlerden Mülkiye camiası da payına düşeni almıştır. Onlarca mülkiyeli öğrenci okuldan atılmış, sürgünlere gönderilmiş, yüzlercesi işkencelerden geçirilmiş ve cezaevlerine doldurulmuştur. Mülkiyeli öğretim elemanları, kaymakamlar, valiler, memurlar sıkıyönetim komutanlarının emirleri ile okulumuzdan ve devlet memurluğundan atılmıştır.

Mülkiyeliler Birliği, 12 Eylül ile kendisi açısından hesaplaşmanın bir adımı olarak darbe koşulları nedeniyle Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirememiş “Siyasal”lıları şimdi kucaklamaktadır. Fakültelerinden koparılmış olan arkadaşlarımızı dönemin “mağdurları” değil, “onur”umuz kabul ediyoruz.


Ali Çolak
Genel Başkan

Haber Tarihi : 6.10.2009
 
Geri Dön


Üye Girişi
Üye - Parola

Haberler
-12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında
-darbelere karşı eylül etkinlikleri başladı
-13 Haziran Ankara Buluşması
-PANEL : Seçimleri Okumak
-150. YILDA SBF<d>DER ETKİNLİKLERİ
Tüm Haberler

Yazarlar
Hasan Hüseyin Özkan
Murat Utkucu
Yunus Işın
Sinan Kasımoğlu
Kumru Başer
Osman Akınhay
Mehmet Ay
Fikret Yakar
İshak Kocabıyık
Handan Koç
Gülseren Karaçizmeli


SBFDER Web © 2008. Her Hakkı Saklıdır. Ana Sayfa |  Hakkımızda |  Fotoğraflar |  Yaşattıklarımız |  Yazılar
Sanat Galerisi |  SBF<d>DER |  Haberler |  Üyeler |  Linkler |  İletişim