|
|
Konu nasıl açıldı bilmiyorum ama Ali Başpınar’ın cenazesinde Sıhhıye’deki çok katlı otoparkın önünde otururken anlattı Enver.
-yalnızca, kaşının üzerinde leke gibi bir delik vardı.
Dondum, iki dakika hiçbirşey söyleyemedim Enver’e.”kaşının üzerinde bir delik” o kadar.
Her ekimde beni bir yerlere savuran şey bir küçük delikti işte.
Adıyaman’dan çıkıp, Adana Erkek Lisesi’nde yatılı okumak, lisede hep başarılı olup,oradan da Siyasala gelmek yakışmıştı Olcay’a. Dostlar bilir hemen tamamımız ona Olcay diye seslenirdik,
-Oysa ismi Mehmet Adil Olcay
-Olcay ise, kendiliğinden oluşmuş bir kod adıydı ve de örgütsel bir
önerme de değildi. İnce, son derece efendi, ağırbaşlı, çok az konuşan, arada nefis espriler yapan,
tüm marşları ezbere bilip iyi bir şiir biriktiricisi olan, bulduğu en küçücük fırsatı değerlendirerek
koro çalışmalarından kaçan, toplu sunumlara asla katılmayan, bahçede top oynamaya bayılan, resim
çekileceği zaman bir bahane bulup oradan uzaklaşan…..
işte öyle bir adam.
………………………..
Kolluk ve kolluğun beslemeleri faşiter inanılmaz saldırıyor.
Mahallelerde, öğrenci yurtlarında, okullarda, kamu kurumlarında, fabrikalarda, her yerde tüm devlet gücü ve desteğiyle öldürmek için saldırıyorlar. Ve öldürüyorlar. Öğrencileri, yoksulları, köylüleri, işçileri, öğretmenleri, memurları,
ilerici ve yurtsever savcıları, öğretim üyelerini hatta emniyet müdürlerini, yazarları, sosyalizme ve sola dair en küçük söylemi olanları acımasızca katlediyorlar. Ve o dönemin jargonuyla, karakolların ön
kapılarından girip arka kapılarından çıkıyorlar. Bu kan ve katliamın ortasında, başbakan "bana
sağcılar (milliyetçiler) cinayet işliyor dedirtemezsiniz" diyerek, faşist cinayetlerin bizzat tarafı olduğunu ve desteklediğini beyan ederken, faşist beslemelerde at oynatmaya devam ediyor.
- o başbakan, sonradan cumhurbaşkanı olan zat şimdilerde demokrasi dersleri veriyor
Tüm üniversitelerde, yüksek okul ve fakültelerde öğretim üyeleri kolluk destekli faşist çeteler
tarafından katlediliyor. Evlerinde, okullarına giderken, acımasızca yok ediliyorlar.
Bu acı Mülkiyede yaşanmıyor. Çünkü orada SBF-DER var ve hocaları öğrencileri tarafından
çok yakından izleniyor, yalnız bırakılmıyor.
Gecekondu mahallelerinde, liselerde, Gazi’de, Yükseliş’te, kim okuluna gidemiyorsa orada siyasallılar var, kimin faşist çetelere karşı yardıma ihtiyacı varsa oradalar.
İşte Olcay o günlerin çocuğuydu. Adıyaman’dan gelip, Ankara’yı kucaklayanlardandı.
Akdere semtini hayatında görmemişti. Ama faşistler Akdere’de bir can eksik alsınlar diye
kendini feda etmişti. Kaşının üzerinde bir tek delikle. ”leke gibi bir delik”
Ciğerlerinden hastalandığında hastaneye yattı. Ben de “gogo Osman“ lakaplı Trabzon Tonya’lı
bir ağabeyimden anzer balı getirtip Olcay’a götürdüm. İki gün sonra gittiğimde "Olcay yeni bal getirteyim mi" diye sordum.
Aldığım yanıt, balı bir yan odada yatan ve yetmişbeş yaşındaki bir amcaya verdiğiydi.
-Ben daha gencim dedi………amcanın ihtiyacı var.
Gözlerinden öptüm ve yanından ayrıldım.
Bu yıl yapılan Ankara SBF DER buluşmasında, kız kardeşi aynen şöyle dedi
“biz sizleri görünce, neyi kaybettiğimizi şimdi daha iyi anladık”
OLCAY,
beni duyuyorsan,
sakın unutma.
seni seviyoruz,
Ümit Çağlar |
|
|
|