Giriş - İletişim


 
 
 
 
 


Ölümünün üzerinden 30 yıla yakın zaman geçmiş olmasına karşın sinemamızın en çok tanınan, sevilen, sinema kariyeri başarılarla dolu sanatçısı Yılmaz Güney'dir.  O, sinemamızın;  "Çirkin Kral" lakaplı oyuncusu, en başarılı filmlerinin senaryo yazarı ve yönetmenidir. Adana Altın Koza Film Festivali'nin 1971 yılı uzun metrajlı film yarışmasının sonuçlarını anımsarsak bu söylediğim sözün anlamı daha iyi anlaşılacaktır.

 

                 *** En iyi film:  Ağıt (Yönetmen: Yılmaz Güney)

                 *** En iyi 2. film:  Acı (Yönetmen: Yılmaz Güney)

                 *** En iyi 3. film:  Umutsuzlar (Yönetmen: Yılmaz Güney)

                 *** En iyi yönetmen: Yılmaz Güney (Ağıt filmiyle)

                 *** En iyi  senaryo: Yılmaz Güney (Ağıt Filmiyle)

                 *** En iyi erkek oyuncu: Yılmaz Güney (Ağıt Filmiyle)

 

Yılmaz Güney, ülkemiz sinema tarihinde iz bırakmış birçok filmin yaratılmasında büyük pay sahibi olan bir sanatçımızdır.  1982 yılında Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazanan " Yol", Sinema tarihimizin en etkileyici filmlerinden biri olan "Umut", Hudutların Kanunu, Kızılırmak Karakoyun, Seyyit Han, Kurbanlık Katil, Zavallılar, Ağıt, Acı, Umutsuzlar, Düşman, Arkadaş, Sürü, Endişe... Yılmaz Güney sinemasının etkileyici filmlerinden bazılarıdır.

 

Yılmaz Güney'in asıl adı Yılmaz Pütün'dür. 1937 Adana doğumludur. Adana Erkek Lisesi'nde okurken sinema filmleri dağıtımcılığı işinde çalışmıştır. 1956 yılında, Haydarpaşa Lisesi Edebiyat Bölümü öğrencilerinin çıkardığı Onüç (13) adlı edebiyat dergisinde yayınlanan, "Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri" başlıklı öyküsünde, komünizm propagandası yapmaktan dolayı yargılandı hem hapis cezası, hem de Konya ilinde zorunlu ikamet (sürgün) cezası ile cezalandırıldı.

   

Gazeteci-yazar Tanju Cılızoğlu, Haydarpaşa Lisesi Edebiyat Bölümü öğrencisi ve 13 Edebiyat dergisinin yazıişleri müdürü olarak öyküyü yayınladığını, o yaz hem Yılmaz Pütün hem de  kendisinin tutuklandığını, Hürriyet Gazetesi’nin bu olayla ilgili olarak, "İki Rus Casusu Yakalandı" başlığını attığını, kendisinin 27 mayıs 1960'dan sonra değişen yasalar nedeniyle para cezası ile cezalandırıldığını ancak Yılmaz Güney'in hapis ve sürgün cezaları ile cezalandırıldığını yazmıştır. (Not: merak edenler olabilir; öyküde, ücretini alamayan hayat kadını, parasını vermeyen zengin çocuğuna "Ah! Domuzlar sizi... Bir gün hepinizin topunu attıracaklar, bakalım ne zaman" der. Bu söz nedeniyle dava açılmış ve ceza verilmiştir)

 

Yılmaz Güney 12 Mart sürecinde devrimcilere yardım ve yataklık suçundan dolayı da ceza alacak ve hapis yatacaktır. Cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra Adana -Yumurtalık ilçesinde, "Endişe" filminin çekimleri sırasında bir tartışma yüzünden hâkim Sefa Mutlu'yu öldürmek suçundan ağır hapis cezası ile cezalandırılmıştır.

 

Yılmaz Güney, sinemacı kimliğinin dışında "Orhan Kemal Roman Ödülü” kazanmış bir edebiyatçımızdır. (Boynu Bükük Öldüler romanı ile) Yılmaz Güney'in diğer kitapları; Salpa, Sanık, Hücrem, Soba Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz, Oğluma Mektuplar, Selimiye Mektupları'dır. Yılmaz Güney, cezaevinden yönettiği "Güney" isimli dergi aracılığıyla hem sanat-edebiyat alanındaki düşüncelerini hem de siyaset üzerine tezlerini geliştirdi. Ülke ve dünya sorunlarını inceleyen, tartışan, önermelerde bulunan bir sanatçı, siyasetçidir.

 

Güney, Vedat Türkali'nin "Yeşilçam Dedikleri Türkiye" romanında, Şahin Doğu karakteriyle roman kahramanlarından biridir. Vedat Türkali, romanında; Şahin Doğu'yu şöyle tanıtır, "Halkın taparcasına sevdiği, sosyalist, dostane gülüşlü, samimiyeti, silahlara ve kumara düşkünlüğü ile bilinen, Adanalı ve kariyerinin başında çektiği vurdulu-kırdılı, "çirkin kral" filmleri olan sinema oyuncusu..." Evet, doğrudur. Kariyerinin başında geniş kitlelerin çok beğendiği, sinemaları doldurduğu böyle filmlerde oynadı Yılmaz Güney ama 1967'den itibaren Lütfi. Ö.Akad'ın ve kendisinin yönettiği, senaryosunu yazdığı, yapımcılığını üstlendiği yazımızın başlarında saydığımız önemli filmleri yaratan da Yılmaz Güney'dir.

 

Yılmaz Güney, cezaevinde başlayan ve yeterince tedavisi yapılmayan rahatsızlığından dolayı Paris'te, 1984 yılında yaşamını yitirirken son filmini çekmişti: Duvar...  Acılar ve hüzünlerle sarsılmış ama aynı zamanda halkın güzel geleceği için çarpan, başarılar ve kalıcı eserlerle dolu onurlu bir yaşam. Anısı hep yaşayacaktır.

 

Tahir ŞİLKAN



Üye Girişi
Üye - Parola

Haberler
-12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında
-darbelere karşı eylül etkinlikleri başladı
-13 Haziran Ankara Buluşması
-PANEL : Seçimleri Okumak
-150. YILDA SBF<d>DER ETKİNLİKLERİ
Tüm Haberler

Yazarlar
Hasan Hüseyin Özkan
Murat Utkucu
Yunus Işın
Sinan Kasımoğlu
Kumru Başer
Osman Akınhay
Mehmet Ay
Fikret Yakar
İshak Kocabıyık
Handan Koç
Gülseren Karaçizmeli


SBFDER Web © 2008. Her Hakkı Saklıdır. Ana Sayfa |  Hakkımızda |  Fotoğraflar |  Yaşattıklarımız |  Yazılar
Sanat Galerisi |  SBF<d>DER |  Haberler |  Üyeler |  Linkler |  İletişim