|
|
TEKCİ, YASAKÇI DEĞİL, ÖZGÜR, ÖZERK SANAT VE KÜLTÜR
Mevcut düzenin olduğu gibi sürmesinden yana olan bir Gazetenin manşetinde, " Önümüzdeki yüzyılın anayasasını yapalım" diye yazmışlar. Bu her gün yinelenen; tek millet, tek dil, tek din, tek mezhep, tek kültür( milli), tek tarih( resmi- milli) diye yazacaksan nesi yeni olacak bu Anayasanın?
Anayasa ve yasalarda, Devletin sanat ve sanatçıyı, tarih, kültür ve tabiat varlıklarını koruyacağı hüküm altına alınmıştır. Şüphesiz hukuk çerçevesinde koruma olması önemlidir. Ancak, hem Anayasa'da hem de yasalarda devletin bu koruma yükümlülüğü düzenlenirken, devam bölümünde, bu özgürlüklerin nasıl sınırlanabileceği de belirtilerek sanat ve kültür faaliyetlerinin özgürce yapılmasının önü kesilmiş bulunmaktadır.
"... Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması... amaçlarıyla sınırlanabilir..."
Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma yapma hakkına sahiptir denildikten sonra, ' yayma hakkı, Anayasanın 1. -2.-3. madde hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak için kullanılamaz' denilerek özgürlüğün kapsamı daraltılmıştır
Zaten en büyük sınırlama, yine Anayasadadır: "...Devlet, bu ödevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek, mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir..." Bu hükmün sonuçlarını, her yıl Bütçe tartışmalarında yeniden yaşarız. İktidar ya da muhalefet milletvekilleri; alayla, dalga geçerek, hakaret ederek, opera, bale, konservatuar bütçelerinin fazlalığını ileri sürerek kısıtlama önergeleri verirler. Sanatçıların, çalışmadığı, bu faaliyetlerin gereksizliği, halk için bir anlam ifade etmediği v.b. anlatılır...
Yeni Anayasa için uygun bir iklim olmadığını düşünenler arasındayım; İktidar Partisi kendi önceliklerini hayata geçirmek için süreci yönetiyor. Tüm topluma dayatılan, toplum hayatında din olgusunun daha fazla dikkate alınmasının gerektiğidir. Kültür, sanat etkinliklerinde yüzde 99'u Müslüman olan toplumumuzun "dini hassasiyetlerinin dikkate alınması", birkaç gün önce Laik olduğu iddia edilen bir devlette, hiç olmaması gereken bir kurumun ( Diyanet İşleri) Başkanı tarafından dile getirildi.
"İçine tükürülen sanat", "ucube heykel", " ben böyle tiyatroyu ve sanatı niçin destekleyeyim", yaklaşımı Devlet adamlarının sanat ve kültüre bakışını yansıtan açıklamalardır. Bu yaklaşım, mevcut iktidarla sınırlı değildir; on yıllar boyunca neredeyse bütün siyasi iktidarlar; yasakçı, sansürcü, sanatçıyı ve yazarı cezalandıran, eserlerini yasaklayan, imha eden, yakan, yok eden bir tutum içerisinde olmuşlardır. Ülke tarihi, ömrünün en güzel yıllarını yazdıkları kitaplar nedeniyle cezaevinde geçiren yazar ve sanatçılarla doludur, konserleri, kasetleri, sinema filmleri, oyunları yasaklanan, son dakikada salon verilmeyen, iptal edilen oyunlar, etkinlikler, konserler sürekli yaşanan, olağan karşılanan olgulardır. Dilleri, kültürleri, faaliyetleri yasaklananların önceliğini, Kürtler, Ermeniler, diğer din ve mezhepten, milliyetten halklar oluşturuyor. O kadar kolay ki; bu faaliyet ve etkinlikleri, "... milli güvenlik, kamu düzeni, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü... vb." gerekçelerle yasaklamak.
Devlet; tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar diye Anayasa hükmü var ama, en güzel doğa parçaları rant uğruna, otel, turizm tesisi, yabancı sermaye ya da Kral küsmesin denilerek peşkeş çekilmektedir. Tarihi surlar, farklı dinlerin ibadet yerleri, "...biz bunları (surları, manastırı, kiliseyi, kaleyi) yıkmak istiyoruz, niçin onaralım ya da koruyalım..." Allianoi sular altında kaldı, Hasankeyf sular altında bırakılmak isteniyor, "...yok arkeolojik şey, yok çanak, çömlek, yok şu, bu... Ya çanak çömlek mi yok ya buluruz..." diyor Başbakan ve Yenikapı'da İstanbul'un yerleşik tarihini 2000 yıl geriye götüren kazı çalışmalarını eleştiriyor. Bu iktidar mı, sanatı, kültürü, tarihi varlıkları koruyacak? Kitabı bombadan tehlikeli bulan, basılmamış kitabı yasaklayan, beğenmediği oyunu gösterimden kaldırtan, devlet desteğini yasaklama, cezalandırma aracı olarak kullanan, İstanbul'un en büyük ve tek salonunu AVM yapmak için yıkmak isteyen bir iktidarın sanatı, kültürü, tarihi kültür varlıklarını korumayacağı aşikârdır.
Olması gereken, tarih boyunca bu ülke toprakları üzerinde yaşamış bütün uygarlıkların, halkların kültürel birikimini yansıtan bir koruma kültürünün eğemen olmasıdır. İnkarcı, tekçi bir yaklaşım yerine demokratik, özgür bir sanat, kültür anlayışının eğemen kılınmasıdır. Önemli olan, mali ve yönetsel, özerkçiliğe kavuşturulmuş kurumlar aracılığıyla sanat ve kültürün desteklenmesi ve toplumu ilerletici, kardeşlik iklimini güçlendiren bir anlayışın benimsenmesidir. Sanat ve kültür hem Siyasi iktidarın, hem de Sermayenin tahakkümünden kurtulmalı, insanlığın tarihsel kültür birikiminin bilim, kültür ve sanat eserlerinin desteklenmesi sağlanmalıdır. Bütün üretim ve yerleşim yerlerinde; bütün halkın yararlanabileceği, sinema salonları, gezici ve yerleşik tiyatrolar, konser salonları, kütüphaneler açılmalı, sanat ve kültür insanları desteklenmelidir.
TAHİR ŞİLKAN
|
|
|
|