Giriş - İletişim


 
 
 
 
 


Bir SBFDER'linin Yeşiller Üzerine Anlatısı

 

 Barış Hareketi, Kadın Hareketi, Çevre Hareketi, Sosyalistler = Yeşiller

Türkiye’de bazı çevrelerin sandığından farklı olarak Almanya’daki Yeşiller Partisi, Alman kapitalizminin, finans kapitalin daha fazla kar, daha fazla üretim ve daha fazla ekonomik büyüme için olanca hırsı ile bütün kaynakları hoyratça kullanması sonucu ortaya çıkan çevre kirliliğinin bir toplumsal-siyasi cevabı olarak doğmadı. Çevreyi korumaya dair protestolar Yeşillerin ilk yıllarında onların alamet-i farikası olsa da, Yeşilleri besleyen ana damarlar savaş karşıtlığı ve kadın hareketi idi. Bu ikili 68 gençlik hareketinin  olgunlaşmış öncüleriyle de harmanlanıp, en geç 80lerin ortasından itibaren sol, sosyalist ve (Moskovacılar haricindeki) komünistleri de toparlayarak 'alman müesses nizamına' karşı çıkan bir hareket haline geldi.

Yeşillerin kurulduğundan itibaren omurgası, bütün renkliliğiyle 68 hareketinin ürünlerinin 70li yılların sonuna taşınabilmiş akımları tarafından oluştu. RAF (Rote Arme Fraktion- Kızıl Ordu Fraksiyonu) ve bazı marjinal gruplar hariç, 68in hemen bütün renkleri, elbette bire bir değil ama büyük ölçüde Yeşillerin kuruluşunu sağlayan temeli oluşturdu.

Federal Almanya Cumhuriyeti bilindiği (ya da pek bilinmeyen konumuyla) gibi 1990 yılına kadar siyasi bağımsızlığı olmayan işgal altında bir ülke idi. II. Dünya Savaşının asıl müsebbibi ve onmilyonlarca insanın yaşamını yitirdiği insanlık tarihinde görülmemiş bir diktatörlüğün ve bir ırkın endüstriyel yöntemlerle yok edilmesinin mucidi Nazi Almanyası 1945 te savaşı kaybettikten sonra Almanya dört ülke tarafından işgal edildi. Bu işgal statüsü 1990 yılına kadar devam etti. 1990daki 4 artı 2 görüşmeleri (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve iki Almanya) sonucu Federal Almanya Cumhuriyeti 'siyasi bağımsızlığına' kavuştu.

Bu kısa saptamayı hatırlamak Alman solunu anlayabilmek için gerekli.

60 yaş üzeri Almanların bir kısmının hala 1945te 'mağlup' mu oldukları yoksa 'kurtarıldıkları' mı sorusunu net cevaplayamadığı bir toplumda sosyalistlerin son derece zor pozisyonları reel sosyalizmin Sovyetik modeli sonlanana kadar devam etti. Alman Komünist Partisi'nin (DKP) tamamen bir Almanya Demokratik Cumhuriyeti (DDR) uzantısı olduğu yıllarda Barış Hareketinden Sosyalist gruplara kadar her hareket, öncelikle Doğu Almanya ve Sovyetlerle bir bağlantısı olmadığını kalın çizgilerle belirterek siyaset sahnesine çıkabildi. Her üç Alman ailesinden birinin Doğu Almanya’da bir akrabasının olduğunu, orada da her beş Doğu Alman vatandaşından birinin kadrolu ya da görevli olarak Devlet Güvenlik Dairesine (STASİ) hizmet ettiğini hatırlarsak Federal Almanya’da solun ve sosyalistlerin işinin ne denli zor olmuş olabileceğini sanırım daha iyi canlandırabiliriz.

Öte yandan 68 hareketi, ABD'yi değerlendirme dışında tutarsak, kıta Avrupa’sında en az Fransa kadar Federal Almanya’da etkili oldu. Hatta 68in yarattığı toplumsal dönüşümün 'örgütlü ve disiplinli' Alman toplumunda daha köklü olduğu tespiti fazla iddialı bir tespit olmayacaktır.

Alman 68 hareketi, dünyaya saldıran, Yahudileri soykırıma uğratan ve onmilyonlarca insanın katlinde aktif rol almış babaların çocuklarının bir isyanıydı. Bazı siyaset uzmanları kıta Avrupa’sında en sert ve en kanlı eylemlere imza atan RAF'ın bu karakterinin köklerini, RAF'ın nazi ve faşist babalara duyduğu öfkeyle açıklıyorlar.

Bu arka planla düşündüğümüzde 68 hareketi içinde yer almış olanlar 'tek tip'leşmeye, katı “demokratik merkeziyet'çiliğe, 'toplantı disiplini'ne, yerleşik 'ahlaki norm'lara, kadını 'mutfak-kilise-çocuk' (üç K=Küche, Kirche, Kind) üçlüsünde hapsetmeye, 'prusya disiplin'ine, kısaca müesses nizamın koyduğu bütün kurallara karşı gelmeyi ve toplumun 'küf'ünün hallaç pamuğu gibi atılmasını sadece savunmadılar, büyük ölçüde de yaşadılar bunu.

Yeşiller parti tüzüklerinin maddelerinden, parti iç yaşamının örgütlenmesine; pıtrak gibi kurulan ve akla gelebilecek her konuda, her alanda, her yerde faaliyet gösteren 'yurttaş İnisiyatifleri’ndeki çalışmalarında bu gelenekleri 'disiplinli' bir şekilde devam ettirdiler. Partinin her eyaletteki örgütlerine, ana konular haricinde, özgürce kendi parti tüzüklerini yapabilme hakkı bu geleneğin örneklerinden. Hangi eyalette parti eyalet kongresine delegelerin katılabileceği veya delegeler yerine eyaletteki tüm partililerin katılıp oy verebileceği serbest bırakıldı. Siyasi bir post ya da göreve seçilenlerin parti yönetiminde etkili mevkilerdeyseler istifa etmeleri ve böylece örgütte güçlü fonksiyonların az sayıda kadronun elinde yoğunlaşması önlendi, milletvekilleri ve her kademede siyasi görevde olanların -profesyonel politikacı- maaşlarının belirlenen bir kısmını partiye bağış olarak vermeleri kuralı; parti yönetimlerinden başlayarak belediye meclisleri, eyalet parlamentoları ve federal parlamentoda listeler oluşturulurken bu listelerin 1,3,5,7,9,11,13. ilh.sıralarının sadece kadınlara ait olduğu, listelerin bu sıralarına yalnızca kadınların seçileceği, hatta kadınlar isterlerse erkeklerin aday olma haklarının olduğu 2,4,6,8,10,12. ilh. sıralara da aday olabilecekleri kuralı ilk anda sıralayabileceklerim. İlk yıllarda, çeşitli düzeyde meclislere seçilenlerin sadece bir dönem bu görevi yapabilmesi, ikinci bir dönem (ardı ardına iki dönem) seçilememesi kuralı da bu dönemde uygulandı.

Hitler diktatörlüğünün sonrası, “doğru” pozisyonları savunanların bile, mevki koltuğunun rahatlığına alışmasının önlenmesi ve her türlü tüzük hükmüyle bunun garanti altına alınması, adeta, bu kuşağın babalarının ve dedelerinin oylarıyla işbaşına gelen diktatörlük dönemine verilmiş -geç- bir cevabıydı.

Yeşillerin Evrimi: Protesto Partisinden İktidar Partisine

80li yıllar bu renkli topluluğun akla gelebilecek hemen her konuda toplumsal muhalefetin dinamosu olduğu yıllar oldu. Polonya'daki Solidarnoş hareketi ile başlayan gelişmeler adım adım bir dizi Komünist ve Sosyalist parti ve hareketin de kendini feshedip yeşillere katıldığı yıllar idi.

Yeşiller, Almanya çapındaki irili ufaklı yüzlerce Yurttaş İnisiyatif Girişiminin içinde, önünde, yanında, arkasında oldu bu yıllarda. Artık 68 hareketi esnasında sadece o hareket etrafında ve içinde yaşanan ve tartışılan yaşam tarzları, istekler geniş toplumsal bir temel kazanmaya başlamıştı.

Hiçbir konu olmasın ki, Yeşiller ve onlarla paralel olarak bir İnisiyatif Grubu yeni bir protesto biçimi uyguluyor olmasın. Belediyenin bir bulvardaki asırlık kestane ağaçlarını kestirmesini engellemekten bisiklet yolları yapımını sağlamak için yüzlerce bisikletle trafiği kesmeye, ABD uzun menzilli atom roketlerinin Almanya’da konuşlanmasını önlemeye, havaalanının büyütülmesi için ormanlık alanın yok edilmesini önlemek için o ormanda aylarca kamp kurmaya kadar: 80li yılların Yeşilleri protestoyla özdeş olmuştu artık.

1982 yılında NATO'nun Sovyet SS-20 ve SS-22 orta menzilli ve atom başlıklı roketlerine karşı Amerikan Cruius orta menzilli atom başlıklı roketlerinin Almanya’ya yerleştirilmesi tartışması Liberal Demokratlarla (FDP) birlikte iktidarda olan Sosyal Demokratların (SPD) içerisinde köklü bir ayrışmayı da beraberinde getirdi. Federal Parlamentodaki bir kısım sosyal demokrat, Şansölye Helmut Schmidt'e NATO'nun bu kararının uygulanmasında destek vermeyeceklerini ilan ettiğinde artık SPD-FDP koalisyonunun da sonu gelmişti. Hıristiyan Demokratların (CDU) verdiği gensoruda FDP kamp değiştirdi ve koalisyon yıkıldı. Meclisteki SPD Grubunu bile sallayan bu gelişmenin en kuvvetli nedeni hiç şüphesiz, parlamentonun kararını protesto eden ve sayıları bir milyonu bulan Bonn Barış Mitingi idi.

SPD'deki bu çalkantı Yeşillerin güçlenmesini hızlandırdı. Yapılan ilk genel seçimde Yeşiller Federal Parlamentoya girdiler. Birkaç yıl sonra yapılan Hessen Eyalet Parlamentosu seçimlerinde de başarı kazanan Yeşiller, bu eyalette SPD ile koalisyon hükümetini oluşturdu. Joschka Fischer'in spor ayakkabılarıyla parlamenter yeminini ettiği o sahne artık Yeşiller için yeni bir dönemin de başlangıcı idi.

Bu parlamenter bahar Yeşillere yeni bir dönemi açmıştı. Açmıştı ama henüz Yeşil kadroların önemli bir bölümü bu kapıdan geçme konusunda hazır mıydı?

Protesto partisi olarak federal düzeyde %5'i rahatça aşan Yeşiller eyalet düzeyinde bu oranı neredeyse %10lara kadar yükseltiyordu.

Ancak parti henüz bir 'hükümet programına' bile sahip değildi. Bir şeylere haklı olarak karşı çıkmakla o karşı çıkılan şeyleri değiştirecek bir programa sahip olmak farklı idi.

Nitekim bu dilemma, bu çıkmaz Hessen Eyaletindeki görece tutucu SPD'nin de bir süre sonra sabrını taşırdı ve Yeşillerin ilk iktidar denemesi kısa sürede başarısızlıkla sonuçlandı. Hessendeki Kırmızı-Yeşil koalisyon 4 yıllık seçim döneminin yarısında sona erdi.

Bu durum parti içinde de saflaşmayı beraberinde getirdi. Artık protesto partisinden program partisine ve dolayısıyla iktidar partisine giden yola girilmişti.

Son derece sancılı olarak yaşanan bu süreç parti içinde Realos (reel politikacılar) ve Fundis (Fundamentalist, köktenci politikacılar) ayrımını gün yüzüne çıkardı.

Partide, federal yönetimindeki eş başkanlardan birinin realo, diğerinin fundi olması; seçimler için hazırlanan listelerde olabildiğince bu iki kanadın temsilcilerinin eşit oranlarda listelere yerleştirilmesi belki düşe kalka sağlanabiliyordu. Ama programatik olarak iktidar alternatifi olma iddiasındaki bir partinin, herhangi bir konuda bir realo bir fundi pozisyonu ile kamuoyunun önüne çıkması mümkün müydü?

Yeşillerin yakın zamana kadarki siyasi pozisyonu hep bu iki kanadı siyaseten uzlaştırmaya çalışma çabasının bir ürünü oldu.

80li yılların sonlarına doğru federal düzeyde CDU-FDP koalisyonu ekonomideki sorunları çözümlemede başarılı olamadı. Ayrıca CDU içerisinde kısmen Şansölye Helmut Kohl'ün de kol kanat gerdiği reaksiyoner kanat modern bir endüstri ülkesinin, demokratikleşen ve özgürleşen şehirli sınıflarının ve katmanlarının beklentilerinin oldukça uzağında, taşralı bir yönetim algısını kıramadı.

Ancak 80lerin sonunda Doğu Bloğundaki, Sovyetlerdeki Prestroika ve Glasnost dalgası artık Federal Almanya’nın sınırlarına, Demokratik Almanya Cumhuriyetine kadar ulaşmıştı. Ülke dışına çıkmaları Duvar'larla engellenen 'Doğu Alman'lar, batının da yoğun bir propagandası ve sahte bir cennet söylemine, sınırları aşan ve sanal bir refah vaad eden batı alman televizyon yayınlarına ne kadar karşı koyabilirdi? Ayrıca Doğu Almanya’daki Erich Honecker başkanlığındaki Sosyalist Birlik Partisi (SED) tüm Doğu Alman toplumunu bir cenderede tutarak, hemen her muhalifi, gerekirse o muhalifin eşi ve akrabaları ile izleyen, seyahat, toplantı, fikir ifade özgürlüklerini ayaklar altına alan demirden bir rejimle ayakta duruyordu. Ülke, kâğıt üzerinde dünyanın 13. büyük ekonomisi sayılıyordu bir yandan. Öte yandan bütün doğu Avrupa ülkeleri gibi DDR de bütün ekonomisini Moskova’nın ve Varşova Paktının gereksinimlerine göre konuşlandırmıştı.

Doğu Avrupa’yı ve Sovyetleri bu yıllarda saran ekonomik buhran Doğu Almanya’da da etkisini göstermekte gecikmedi. Bunun üzerine gelen toplumsal muhalefetle birlikte artık Doğu Almanya’nın günlerinin sayılı olduğu ortaya çıkmıştı.

Helmut Kohl bu gelişmeyi doğru tahlil edenler arasında idi. Kaybetmek üzere olduğu iktidarı elde tutabilecek bu tarihi anı çok iyi değerlendirdi. Federal Almanya anayasasında da yer alan tüm Almanların birliği hedefi artık elle tutulabilecek yakınlıktaydı. Mikhail Gorbatchev yönetimi bu birliğe yeşil ışık yaktığında, başından beri bu hedefi destekleyen Amerikalılar İngilizleri de ikna ettiler. Mitterrand başkanlığındaki Fransa da verilen tavizlerle (en başta Almanyanın Alman Mark'ı yerine ortak bir para birimine euro'ya geçilmesini kabul etmesi olmak üzere) birliğe ikna oldu.

Ama Yeşiller ikna olmadı bu birliğe. İki Almanya’nın birleşmesine, daha doğrusu hukuken doğru bir terimle, Doğu Almanya’nın Batı Almanya’ya iltihak etmesine SPD içerisinde bir kısım politikacı (başta Oscar Lafontaine) karşı çıktı, acele etmeyelim, gerekirse konfederal bir yapı olsun derken, Yeşiller bu birliğe toptan karşı çıktı.

Almanya’nın birliğinin sağlanmasından sonraki 1990 ilk genel seçimlerinde Yeşiller, aslında %5 barajının altında kaldılar. Ancak sadece o ilk seçimlerde uygulanan özel bir düzenleme ile eski Doğu Almanya sınırlarındaki Birlik90/Yeşiller listesinden giren 8 milletvekili federal parlamentoda yer bulabildi.

1980de ilk katıldıkları genel seçimde % 1,5 ile başlayan, 1983te % 5,6'yı başaran, 1987'de % 8,3'e ulaşan Yeşiller 1990'dan 1994'e kadar federal parlamento dışında kaldı. 1994te %7,3, 1998de ise %6,7 oranında oy alan Yeşiller o yıl %40,9 oranını bulan Gerhard Schröder'in SPD'si ile Federal Hükümetin ortağı oldu.

Yeşillerin Geldiği Yer

Aslında gruba içerden tüyolar verme amaçlı başlanan bu yazı, neredeyse Federal Almanya’nın yakın siyasi tarihinin bir değerlendirmesini yapmaya çalışır hale geldi.

O nedenle yol yakınken genel değerlendirmeleri bir yana bırakıp, bir tür, sonuç yerine ile bağlamaya çalışayım.

Yeşiller, kurulduğu yıllarda, dünyanın 3. büyük ekonomisine sahip bir ülkede, sol protestonun, en alttakilerin, zayıfların, göçmenlerin, pederşahi toplum yerine kadın-erkek eşitliğinin, ırkçılık yerine çok kültürlü toplumun, vatandaşlıkta kan bağı kriteri yerine kökeni ne olursa olsun Almanya’da doğmuş olma kriterinin, özel arabalar yerine toplu taşımacılığın, araçlı sürücüler yerine yaya ve bisikletlinin, gökdelen yerine doğal kent dokusunun korunmasının, atom ve kömüre dayalı enerji yerine yenilenebilir enerjinin, sınırsız ekonomik büyüme yerine küçük ekonomik büyüme ve ama sosyal bir paylaşımın, betonlaşmış kentler yerine doğanın ve yeşilin korunmasının, güney ve kuzey yarıküre arasında adil bir işbirliği ve dayanışmacılığın, diktatör ve tiranların değil özgürlüklerin ve insan haklarının; kısaca hemen her konuda sosyalist solun da savunduğu bir platform, bir parti idi.

Bugün gelinen yerlerinde Yeşiller sayılan bu alanlarda, ciddi bir değişim geçirmiş olsalar da, temel pozisyonlarını hala koruyorlar.

Federal Almanya siyasetinde, bir kez savunulan pozisyonların öyle bir sonraki seçimlerde terk edilmesinin de kolay olmadığı gerçeğini arka planımızda tutarsak, hâlihazırdaki 5 partili federal alman parlamenter arenada zaman zaman 3. zaman zaman 4. siyasi güç olarak Yeşillerin daha uzunca bir süre ayakta kalacağı aşikâr.
Özellikle SPD'nin konjonktürel olarak 'haddinden fazla' güç kaybettiği dönemlerde değişken SPD seçmenlerinin desteği ile %12 - %20 Aralığı bile Yeşiller için sürpriz sayılmayacaktır.

Bir SPD klasiği olan 'genel başkanı zayıflatalım' süreçlerinden biri şu anda Federal Almanyadaki anketlerde Yeşilleri %24 civarında gösteriyor. Aynı anketler SPDyi %20'ler olarak algılıyor.

30 sene öncesinin protesto partisi artık Alman siyasetinde koruyabildiği bir yere sahip. Federal, eyalet ve şehir bazında defalarca iktidar ortaklığı yapmış olan Yeşiller artık müesses nizamın sistem içi gördüğü bir siyasal güç.

İlk kurulduğunda, Almanyada anayasa dışı örgütleri izleyen Alman İç İstihbarat birimi Anayasayı Koruma Örgütü Yeşilleri de bir süre -kısmen de olsa- resmi izleme listesinde tutmuştu.

Bugün Yeşiller iktidar oldukları eyaletlerde Anayasayı Koruma Örgütünün lağvedilmesi, lağvedilemiyorsa görev alanının kısıtlanmasını eyalet hükümetlerinin programlarına koymaya çalışıyorlar.

Ne pahasına mı?

Gerekirse Afganistan’a birlik göndermek kararını sineye çekmek pahasına!

Gerekirse parti programı itibariyle yakalanıp yargılanmasını istedikleri bazı diktatörlerin elini dışişleri bakanı kimliğiyle sıkmak pahasına!

Ülke içindeki ekonomik koşulların ezdiği yoksulluğu ortadan kaldıracak parti programındaki talepleri hayata geçirememek pahasına!

Yeşillerin yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği dilemma, çelişki, sosyalizmin ve sosyalistlerin iktidar olamadığı ve fakat iktidar ortağı olabilme koşullarındaki tüm sol partilerin dilemması: Ya programdan ve ilkelerden taviz vermeyeceksiniz ve iktidarı tümüyle ele geçirene kadar muhalefette kalacaksınız, ya da kısmi iyileştirmeler için taviz vereceksiniz ve iktidara ortak olacaksınız.

Sorunun bu şekilde konulması artık Alman Yeşillerinde mevcut değil.Yeşiller sol-özgürlükçü bir perspektifle her düzeyde iktidara gelebilmek için mücadele ediyor ve programının ana hatlarına sadık bir reformcu parti olmaya çalışıyor.

Yalçın Dal
1986'dan bu yana Yeşiller Üyesi,
1996-1998 Yeşiller Frankfurt İl Yönetim Kurulu Üyesi,
1997-2001 Yeşiller Frankfurt Belediye Meclisi Üyesi,
1999 Hessen Eyalet Parlamentosu Milletvekili Adayı,



Üye Girişi
Üye - Parola

Haberler
-12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında
-darbelere karşı eylül etkinlikleri başladı
-13 Haziran Ankara Buluşması
-PANEL : Seçimleri Okumak
-150. YILDA SBF<d>DER ETKİNLİKLERİ
Tüm Haberler

Yazarlar
Hasan Hüseyin Özkan
Murat Utkucu
Yunus Işın
Sinan Kasımoğlu
Kumru Başer
Osman Akınhay
Mehmet Ay
Fikret Yakar
İshak Kocabıyık
Handan Koç
Gülseren Karaçizmeli


SBFDER Web © 2008. Her Hakkı Saklıdır. Ana Sayfa |  Hakkımızda |  Fotoğraflar |  Yaşattıklarımız |  Yazılar
Sanat Galerisi |  SBF<d>DER |  Haberler |  Üyeler |  Linkler |  İletişim